BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS »

29 Ağustos 2009

cidden merak ediyorum. bu hayallerimin erkeği UMUT birgün benle evlenir mi? (tebessüm)

bu hikayenin bir kısmı cidden gerçektir.

biraz önce aptalca birşey yaptım.
hanımefendilere hiç yakışmayacak bir davranış.
küresel ısınmanın da parmağı var o ayrı.
tanrım sen beni sınıyor musun?
odamda yatağa bir güzel yatmış, kucağımda bilgisayarımla usul usul internette sörf yaparkene
fena, fesfena bir sıcak hava dalgası hücum etmez mi!
sanki cehenneme giden alev topu yolunu şaşırmış da odamın içine düşüvermiş gibi
bende bir terlemedir gidiyor
sayıp sövüyorum greenpeace'e (tabi greenpeace'in ne suçu var. dünya için ellerinden geleni yapıyor insanlar. benim sıcaktan beynim döndü heralde. neyse)
sen eylem yap onu yap bunu yap, sonra gelsin dandik bir alev topu hoop odanın içine etsin.
dedim ki açayım klimayı bu çile sona ersin.
başka çarem yok açmazsam buharlaşacağım,
bastım düğmeye çak diye
bir şey üflüyor ama,
vücudumla aynı ısıya sahip olan bir şey sanki
neyse kapadım kapıyı pencereyi iyice soğusun oda diye.
benim emektar klima bir garip arkadaş,
3-5 dakka geçmeden aldı mı beni bir terleme yine
bozulmuş kafası sadece sıcağa çalışır olmuş .
bende meydana gelen sauna etkisinden sonra
aldım elime klima kullanım kılavuzunu,
saydım sövdüm yetkili mail adresine.
beni ne kadar taktılar bilmem, 3 gün oldu bir ses soluk çıkmadı heh
inat ettim başka odaya gitmem dandik bir sıcak için dedim
eskiden klima mı varmış
illa odamda kokuşacağım sıcaktan
öleceksem bile, odamda öleceğim dedim
pes edemezdim.
hemen geçici çözümler aramaya koyuldum,
aklıma soğuk bir şeyler içmek geldi
gittim buzdolabına
açtım kapağını
yüzüme çarpan buz gibi bir hava dalgasıyla, kendimi çiçek bahçelerinde uğur böcekleriyle oynuyormuş gibi hissetmiştim.
tam önümdeki rafta duran üstü küflenmiş yeşil yeşil bitkiler çıkaran köfte parçaları bile kendimi kötü hissetmeme imkan vermemişti.
tanrım bu ne büyük ne güzel mutluluktu böyle.
içecek almayı falan unutmuş kendimi buzdolabının eşsiz sırlarla dolu rengarenk dünyasına kaptırmıştım.
içeri biraz daha sokularak kendimi kapakla rafların arasına iyice sıkıştırdım,
tatlı tatlı diyarlara upuzun yolculuklar yaptım.
o şekilde ne kadar durdum hatırlamıyorum..
sıcaktan cinnet geçirmek dedikleri olay bu olsa gerek, zaman kavramımı yitirmişim adeta..

o güzel anlardan, bir anda kapının çalınmasıyla kendime geldim
gelen yan komşuydu; bana içecek soğuk birşeyler getirmişti.
içeri girip, bana; karşı apartmandaki buzdolabında donarak can veren küçük ali'nin hikayesini anlattı..
kanımın donduğunu hissettim.

bu kadın cadı mı?


..

karalama falan (karanlık korkum)

karanlığı sevmediğim halde hala patlayan ampulümün yerine sağlam bir ampul takamadım. takamadım derken lafın gelişi tabi-zaten ben tek başıma tavana çıkıp da ampul falan takamam.- o değil de ciddi anlamda karanlıktan korkan biri oldum. yuh 16 olacağım yakında. hatta18 falan. karanlıktan korkulur muymuş bu yaşta? annem hep ''ayaklarının üstünde durmalısın'' gibisinden şeyler söyler. ama karanlık diyince tüm cesaretimi yitiriyorum. nasıl ayaklarımın üstünde durabilirim ki? gerçi alakasını benim gibi sizler de anlamadınız. yani okumaksa tamam, okuruz zaten; iyi okur, iyi yazar, iyi düşünür, iyi aşık olur, iyi acı çekeriz..vs ama tüm bunlar benim karanlık korkumu yenmeme bir gramcık yardımcı olmuyor. zaten uykusuzluk problemim de var. yatak örtüsünü karabasanlara karşı başıma kadar çekme durumları, aklıma hep iyi şeyler getirmem gerektiği baskıları..ne ararsan var. bir de arada annemle yatarım hehe. aslında genelde annemle yatıyorum bu ara. sevgili babam uzak diyarlara göç etti. annemle koyun koyuna tüm günahlarımdan arınıyormuş gibi yaparak geçiriyorum karanlık gecelerimi.
ve sen sevgili okuyup bir şeyler kazanmaya çabalayıcı; bana karanlık korkumla yüzleşmem gerektiğini sen söyledin! sırf senin için kelimelere dökmeye çalıştım bunları. işte şimdi yöntemin işe yaramış mı yaramamış mı bakmaya, yani yatmaya gidiyorum. bay cicim.

28 Ağustos 2009

bir rüya gördüm

bir kolye ucundaki bordo çiçek girdi hayatıma. ters-yüz oldum.
dedi ki bana: ''bembeyazken, kasvetli bir sarıya dönüşüveren yarım ay gibisin. çift taraflı aynanı oyuncak ediyor, insanları aynanın bir yüzüne terk edip diğer yüzünden hayatlarını izleyip duruyorsun.''

bir gün biri aşındırmış kapını,
en az senin kadar sinsi, ama yine en az senin kadar da masum görünen biri.
tek amacı varmış
o güzeller güzeli aynanı, tek oyuncağını-aynı zamanda insanoğluna karşı kullandığın tek savunma silahını ele geçirmek.
almış tek eğlenceni
mutluluktan farkına bile varmamışsın elinden kurnazca alınan oyuncağının.
giderken lanetlemiş seni.
hastalanmış, yataklara düşmüşsün.
bir rüya düşmüş zihnine son anlarında;

sinema salonunda dudaklarında hissettiğin o tat,
yumuşakça seni öperken aynanın diğer tarafından sana sinsice gülüyormuş.
görmemezlikten gelip sıkıca gözlerini yumduğun o anda,
senin tuzağına düşürmüş seni.
senin silahını sana karşı kullanmış.
film bitmiş.
rüya bitmiş.


..

26 Ağustos 2009

saolunuz saolunuz.
yeni yeni oylar için saolunuz.
benim duyarlı çevrem saolunuz.

25 Ağustos 2009

HOP BU BİR UYARIDIR.

bloğuma girip de şu ''beni tanıyor musun?'' adlı saçma salak birtanecik anket soruma cevap vermeyen insanları kınıyorum. elinize mi yapışacak? bi tık ya bi tık hop oy gönderiyorsunuz bitiyor. 3 gün oldu zar zor 1 kişicik -ki o da halime üzülmüş olucak ki- iyi kalpli cansın (A) oy kullanmış. kendinizden utanıp cansın'ı örnek almalısınız. çok sinirlendirdiniz beni. öptüm bay.

22 Ağustos 2009

biraz kan biraz fantastizm biraz saçmalık


kaç zamandır ortalarda olmamamın sebebi işte bu vampirler. yaz gelince sıcak falan derken iyice açılıp saçılıyor insan. e haliyle bu sıcak yaz gecelerinden birinde yatağıma kurulmuş -açık saçık bir şekilde- yatıp, yeni yeni meşhur olan o vampir-kurt-gece evi-yarasa okulu gibisinden kitapların birini okurken kendimi hipnotize olmuş buldum. ben, daha nerdeyim-bana ne oldu-kimim ben gibi soruları sormaya fırsat bulamadan dandik de olsa o kitapları okumama olanak sağlayan tavan ampulüm bir disko aparatı gibisinden yanıp sönmeye başladı. pencereden gelen önce hafif sonrasında şiddetli bir esintiyle ürperdim. tam aman tanrımdı.
aman tanrım
aman tanrım
aman tanrım
ıyk. karşımda bram stoker'dan fırlamış sayın dracula, benim her an ''belki intihar ederim'' diye çekmecemde sakladığım jileti eliyle koymuş gibi bularak sırf geçen gece sıkılıp tekrar tekrar izlediğim filmindeki o içimi burkan ''jiletle kendi dilini kesip kanını içme'' sahnesini -beni çok sevdiğinden olucak ki- bana tekrar yaşatma lütfunda bulundu. bütün hayatım yüzüm ekşimiş bir şekilde aklımdan film şeridi gibi geçerken..geçerken..geçerken..ımm gerisi koca bir karanlık. elementlerle ilgili bir gücüm olsaydı da şu dracula'nın son yarım saati hafızamdan silme olayına karşı koyabilseydim keşke.
keşke
keşke
keşke
neyse sonuç olarak muhtemelen beni ısırıp ırzıma geçmiştir pislik. yani tekrar sonuç olarak vampir olmuşumdur heralde. kanımın tadı pek hoş değil ki içmemiş bütün kanımı-ölmemişim dolayısıyla- hehe.
neyse ki şu yeni nesil duygusal ve de romantik vampirlerden değildi karşıma çıkan. aşık falan olmadı bana. gerçi olsaydı da çok fantastik ve müthiş ego tatmin edici bir ilişki yaşayabilirdik belki. gerçi benimkinin hala beni ısırıp kaybolabileceğine ihtimal vermiyorum ben. elbet bir gün geri gelir. şimdi kısmet değilse belki yarın belki yarından da yakın bir şekilde beni bulur diye avunuyorum. o zaman biraz cilve yaparım sonsuza dek mutlu yaşarız. gerçi herkes beyaz atlı prens falan beklerken ben niye bu kan emicinin yolunu gözlüyorum-anlamsız. belki de
belki de
belki de
belki de
damgalanmışızdır. .(kalp)


niHAHAHA..yankı yankı yankı
Posted by Picasa