BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS »

28 Şubat 2010

tütsü kokusunun en gerçek tadını alıyorum. sandal gibi. bu koku beni delirtiyor.

27 Şubat 2010

rüyalar gerçeğe

hey! bütün gece rüyamda gördüm seni. sabah sınavım vardı, bir kalktım aklımda buram buram sen varsın. böyle aptal aptal gülümsüyorum etrafa. halbuki sınava gireceğim kahvaltıdan sonra. gergin olmam lazım. yok. mutlu mesut girdim sınava. böyle rahaat rahaat çözdüm soruları. sınav çıkışı bile gülüyordum. sonra belki seni görürüm diye olabileceğin her yere gittim bütün gün. ehe. göremedim ama benzettim birçok kişiye.
bu gece de girsen rüyama, yarın da böyle bal gibi tatlı geçse keşke.

25 Şubat 2010

duvarda gölgen göründü bana.
göz kırptı, geldi, öptü.
kucakladı beni, aynanın önüne götürdü.
seyrettik birlikte aynadaki bizi.

mutluyduk sanki.
mutluluğu görmüştük aynada.
bizdik işte.

23 Şubat 2010

uzun kirpiklerinin ardındaki su pınarı, içtiğim.
bana içirdiğin damlaların. kana kana.
onları geri istiyorum.
verir misin?

22 Şubat 2010

farkettin beni.

21 Şubat 2010

miranda

olduğumuz gibi olmak pek bir hoşmuş.
konuşmadan anlaşmak.
ben tam aklımdan ''miranda'' demek geçerken ''bir anda'' dediğim anda birinin ''miranda'' demesi ne hoşmuş. -onu tam ben söyleyecektim.
zihinden anlaşmak ne hoşmuş.
üstüne gittikçe daha da gelişiyor, ne hoş bir durummuş bu yahu!
psişikleşiyorum gitgide.

kare kare

satranç tahtasındaki kareler kadar hayaller kuralım,
bize dair.
hani şu milyonlarca kareler kadar, tekli kareler, dörtlü kareler, sonu gelmeyen kareler kadar.
kare kare böleyim seni, sevmesi kolay olsun.

20 Şubat 2010

henüz dudaklarımda biraz mayhoşluk, biraz sıcaklık, biraz tatlılık, biraz tuzluluk, bir hayli korku ve daha da önemlisi merak var. bir de hayalperestlikten birincilikle mezun olacağım yakında. ne yapsam-ne etsem balkona çıkıp bağırsam mı!?

17 Şubat 2010

bugün gözlerinde gördüğüm neydi?
şaşkınlık mı? -muhtemel.
yarın da baksana bana.
nolur.

16 Şubat 2010

''henüz tek parçayken'', başlamalıyım.
bir sürpriz yaptım kendime.
başlamayı düşünmediğim bir anda başlayıverdim.
işin kuralı oymuş meğer, düşünmeden yapılan şeylerin tadı bir başkaymış.

en doğru zaman, zamansızlıkmış.

bazı insanların tuhaf görüşlerinin aksine, yeryüzündeki soyut kavramlara gözle görülüp elle tutulan maddelerden daha çok inanıyorum. mucizelere inanıyorum. telepatiye inanıyorum. aşka inanıyorum. tüm bunlara inanmayanları ise teker teker hayatımdan defediyorum. söyleyin sevgili okurlar, umudumuz olmadan nereye kadar dayanabiliriz? hep daha iyisi için yaşamıyor muyuz.? daha güzel olmak, daha zayıf olmak, daha kültürlü olmak.. sonrasında daha çok gülümseyebilmek için ağladığımız anlar olmuyor mu? kangren olan parmağımızı kesmiyor muyuz hep? her defasında daha müthiş bir tat alma arzusuyla öpmüyor muyuz sevdiğimizin dudaklarını? hatta bazen sevmediğimiz dudakları öptüğümüz bile olmuyor mu, belki sevdiğimizden alamadığımız tadı ondan alırız diye? hep en doğrusunu bulmak için yapmıyor muyuz ardı sıra yanlışları..? söyleyin sevgili okurlar, hislerimiz olmasaydı nasıl dayanabilirdik? nasıl kurtarırdık kendimizi? söyleyin..

14 Şubat 2010

sevgililer gününü taylan'la starbucks adlı kahvehanede karamelli frapiçino içip uykusuz okuyarak geçirmek. ve de frapiçinoya para vermemek, kremasını ise pipetle sıyırıp son zerresine kadar hüpletmek. işte böyle bir duygu olsa gerek 14 şubat. minimalist bir yapım var sanırım. üstüne bir de ''bugün 14 şubat oh yeah!'' diye sayıklayarak mala bağladım. olsun be. güzeldi. salçalı makarna falan da yedim öncesinde. mutlu etti beni tüm bunlar.

13 Şubat 2010

gecenin ayazı çarpıyor yüzüme,
bu denli üşümek korkutuyor.
ısınmak için sığındığım her kuytu ise baştan çıkarıyor beni.
zayıf bir nokta olsa gerek bu,
ama kime ne?

12 Şubat 2010

ne yani
pilates yapmak için mi aşık oluyoruz
yoksa aşık olmak için mi pilates yapıyoruz
yoksa pilatese aşık mıyız
yoksa aşık olduklarımız pilatesten dolayı mı bize karşılık veriyor
yoksa biz kaçık mıyız
biz neyiz?

myspace'de ''kapat ve görünmez olarak gezin'' şeklindeki ibareye tıklayıp birtakım kişilerin profillerine gizlice sızmaya bayılıyorum.

verdiği akıllardan ötürü anneme,
hep yanımda olduğundan ötürü merve güvenç'e,
kalın kaşlarından, dev boyundan, ilginç burnundan ötürü o'na,
''korkularını yenmek istiyorsan onların üstüne git'' sözünden ötürü de kendime..
sonsuz teşekkürler. ehe.
mutluyum, huzurluyum, bir de midemde kelebekler uçuşuyor.
lalala.

bir dönse arkasına, görecek onu süzen bakışlarımı.
daha neyi bekliyor ki?

10 Şubat 2010

gözlerimdeki endişeydi, karışıklığımdı her şey. istemediğim bir hayat yaşıyorum galiba, her insan gibi. herkeste kendimi arıyorum, yanılgılarsa kaçınılmaz sonlarım oluyor-çoğu zaman. düşüncelerim beni öldürecek dozdalar, yaptığım her hatayı bangır bangır bağıran. ama ne olmuş yani? beni benden başka düşünen var mı? yok. o kadar. küçüklüğümden beri üzgünüm hep. büyüdükçe de değişmiyor. bıraktım ben de.

04 Şubat 2010

alışveriş günü! yep

02 Şubat 2010

nefretin buz tutmuş solukları günü gören kar gibi eridi. tutamadım. tutamayacağım da. kendimi yok ediyorum, haberim yok. gözyaşları akıyor. buza dönüyorlar. durduramıyorum. kimselere de anlatamıyorum.