BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS »

31 Mart 2010

üç boyutlu gözlükle görünen şeyler ne kadar gerçekse, ben de o kadar gerçeğim işte. dahasından kime ne?

29 Mart 2010

soru sormadan

elma yesem göbeğinden. gıdıklamam, söz. bir gününü ver bana. mayıs'ta bir gün. telefonlarımızı falan kapatalım o gün. her şeye bir gün ara verelim. dosta, sevgiliye bir gün ara, soru sormadan. sonraki gün tekrar başlarız. yine soru sormadan.

yani sen bana soru sorma, ben sorarım! hırrr

28 Mart 2010

teslimiyet yüzünü gösterdi. o zaman onu dinleyelim ve teslim olalım.
fakat fena güzel olan bu tür teslimiyet hadiselerinde nedense tıka basa doyamıyorum. çok güzel ilişkiler beni kendinden soğutuyor. canım dert çekiyor, tasalanmak istiyor. hoş dertlenince de cazgırlaşıyorum ''neden ben?'' diye. sahi, benim sorunum ne?

yeni biri var.

20 Mart 2010

löbi

kulaklarımda uğultulu bir muhabbet var, evde değilim. etrafımda tanımadığım kimseler, hararetli bir tartışmaya dalmışlar. birbirini neredeyse hiç tanımayan bu bir avuç insan nasıl oluyor da bu denli çok konuşacak konu buluyorlar, şaşıyorum.
bir otel lobisindeyim. acı acı gülüyorum çünkü otel lobileri bende küçüklüğümden beri bu hissi uyandırır.

şimdi de siyaset tartışılıyor. hiç ilgimi çekmeyen şu aptal siyaset.
kurtarın beni.

gideyim bir miller içeyim.
kurtarayım kendimi.

anne, beni merak etme. bir otel lobisinde hayatımın en kötü gecesini geçiriyorum.

19 Mart 2010

bir sınır, bir çizgi, biraz sorumluluk.

yepyeni olayım diyorum. tüm alışkanlıklarıma sırtımı döneyim. bağlılıklarıma son vereyim. fakat her seferinde daha da ileri atıyorum bu tarihi. zaman geçtikçe daha da tembelleşiyorum. değişim şart ama zaman geçtikçe değişimden daha da korkar hale geldim. biraz daha büyümeden ucundan başlamalıyım. yoksa günden güne kırılan cesaretim beni bir gün yok edecek. bitirecek. bitmek istemiyorum. bitmiş bir hayatın içinde kaybolmak hiç istemiyorum. biri elimden tutmazsa savrulup gidiyorum, lanet ediyorum bu duruma. niçin kendim idare olamıyorum bir türlü? muhtaçlık bana yakışmıyor. geç olmadan kurtulmalıyım bu durumdan. bir gün gelecek, ailemden ayrılacağım. çok çok az kaldı. işte o gün kendimi yersiz yurtsuz hissedersem-ki böyle giderse sonum öyle olacak- kendimden geçerim. dirayetli olmak şartını koymalıyım kendime. hayal kırıklıkları yıkıntılarım olmamalı. en güçlü ben olmalıyım. egoist olma sanatını layığıyla hayatıma dahil etmeliyim. hatta buna an itibariyle başlamalıyım. düşmekten korkmadan, başlamalıyım.

17 Mart 2010

iyisi mi gidip kitap okuyayım. yoksa af dilemek için çevremde dört dönene bir tekme savuracağım. hayır anlamadığım şu: eğer cevap vermiyorsam, hala öfkeliyim ve onunla konuşmak istemiyorum demektir. bu ısrar niye? ben en iyisi yatarak okuyayım bu kitabı.

öf ocakta kirpiklerimin ve kaşlarımın bir kısmını yaktım. uzar mı ki? LANET OLSUN ÇOK ÖFKELİYİM FAK.

15 Mart 2010

bir şeyler fazlaca yoluna girdi. nefes bile almak istemiyorum büyüsü kaçmasın diye.

12 Mart 2010

ben tezatlarımla varım.
ve sen de tezatlarınla varsın.
sus ve sadece var olmaya devam et.
tıpkı benim gibi.

sor bana

yoksun kalmak:
''soluklarda hissedilen korkunun hem sebebi hem de sonucudur. başkaldırış şartı vardır, en ufak bir umuda dayanırsa. direnmek güçtür, ağlatır, hırçınlaştırır. kimi zaman ölüp ölüp diriltir. can yakar, ruh sıkar.
insanlar yalnızca yoksun kalanlar ve kalmayanlardır. ortasına rastlanmaz. çünkü yoksunluk uzun vadede alışkanlık yapar. birine ya bulaşır ya da bulaşmaz. bulaşanın kurtuluşu yoktur. işler bir kez ters gitti mi geri dönülmez. ardı sıra faka bastırır. yoksunluk onlar için artık bir yaşam biçimidir.''

derdim eskiden. öyle değilmiş. ispatını sor bana.

09 Mart 2010

''hala öylesin''

..
A: yüklenme tek bir şeye, yıkılırsın sonra.
B: ama sevgi bu, sıcacık, salep gibi anne.
A: sevgi karmaşıktır, insanlara keza.
B: karmaşadan deliren kimseler hayli kötü durumdalardır öyleyse, bana keza.
A: kendini aklı başında mı sayıyorsun sen?
B: sayılır.
A: içine bir ayna tut, göreceksin neyin aslında ne olduğunu.
B: yırtınıp durmamın faydasızlığı, umarsızlığına keza daha çekilesidir belki, kim bilir?
A: yapman gereken tek şey; daha az düşünüp daha çok şey yapman bu aralar.
B: ne gibi?
A: yemek, içmek, gezmek gibi.
B: ruhumu mu atayım?
A: hayır, bir sandığa kilitle en azından. geçene kadar.
B: ya geçmezse?
A: neler geçti, hatırlasana!
B: küçüktüm o zamanlar.
A: hala öylesin.
..


05 Mart 2010

son cümlesi 'dünyanın ironisine başlarım be' olan yazı.

sevdiğim kişiye olan nefretim yüzünden aslolan sevdiğimden sırf sevdiğim de onu seviyor diye nefret etmişim. aptal mıyım? saf mıyım salak mıyım? aslolan sevdiğim daha sevilesiydi be. onu daha çok seviyorum. şimdi durup düşününce, neden aslolan sevdiğimden sırf daha az sevdiğim de onu seviyor diye nefret etmişim? oha şu an çok mutluyum. zira 6-7 aylık bir yük kalktı üzerimden. gözüm zihnim açıldı. dünyanın ironisine başlarım be.

04 Mart 2010

hiddetli bir iki satır

yeni hisler girdi bedene. biraz daha mı büyüdük? yaşlandık sanki çokça. durgunlaştık, dinginleştik. hasarları onardık. yeni hasarlara izin vermedik. tedbir alır olduk, risklerden kaçındık. bezginleştik. oysa daha çok gençtik, yepyeniydik. kandırıldık mı yoksa? kandırdık mı? eskiden birilerini tanrılaştırır, onlara tapardık. deli miydik? şimdi gelmiyor içimizden, öyleyse akıl fikir mi sağlamlaştırdık?
öyle yorulduk, öylesine kızdık ki.

tanıdık mı bu hikaye?
haydi gel, denizlere açılalım. dalgalarda soluksuz kalalım. kurtulalım.
haydi gel ve lütfen sen bari beni sevdiğini söylemeden sev.
sen birazcık gerçek sev.
birazcık soğutma kendinden, sadece sev.
sedece arkana dön ve elimi tut.
sev.
suskunca
sev.
dingince
sev.
sessizce
sev.

yalnızca sev.

02 Mart 2010

engelle ve sil. işte bütün mesele bu.